kenzulars
  KURAN-I KERİM-8.bölüm
 
 FETİH SURESİ

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…1. Şu bir gerçek ki, biz sana apaçık bir fetih nasip ettik.

2. Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.

3. Ve Allah sana onur ve kuvvet dolu bir yardımla destek verecektir.

4. O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah’ındır göklerin ve yerin orduları. Alim’dir Allah, Hakim’dir.

5. İnanmış erkekleri ve inanmış kadınları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması içindir bu. Sürekli kalıcıdırlar orada. Ve onların çirkin davranışlarını örtüp gizlemesi içindir. İşte bu, Allah katında çok büyük bir kurtuluş ve eriştir.

6. Ve Allah hakkında kötü sanılar besleyen erkek münafıklarla kadın münafıklara ve erkek putperestlerle kadın putperestlere, o kötülük girdabı başlarına dönesilere azap etsin diyedir bu. Allah onlara öfkelenmiş, onları lanetlemiş ve kendilerine cehennem hazırlamıştır. Kötü bir varış yeridir o.

7. Yalnız Allah’ındır göklerin ve yerin orduları. Aziz’dir Allah Hakim’dir.

8. Şu bir gerçek ki biz seni, bir tanık, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

9. Allah’a ve resulüne inanasınız, O’nu destekleyesiniz, O’nu yüce bilesiniz ve sabah-akşam O’nu tespih edesiniz diye.

10. O seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile bey’atleşiyorlar. Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah’a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir.

11. Bedevilerden, geri bırakılmış olanlar sana şöyle diyecekler: “Bizleri, mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. O halde bizim için Allah’tan af dile.” Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: “Allah size bir zarar dilerse, O’nun sizin için dilediğine kim engel olabilir?” Doğrusu şu ki, Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır.

12. Siz sanmıştınız ki, resul de müminler de ailelerine bir daha asla dönemeyecekler. Bu düşünce kalplerinizde süslendi de çirkin bir sanıya saplandınız ve mahvolmuş bir topluluk haline geldiniz.

13. Kim Allah’a ve resulüne iman etmezse bilsin ki biz, inkarcılar için alevli bir ateş hazırladık.

14. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dilediğini affeder, dilediğine azap eder. Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

15. Geri bırakılanlar, ganimetleri almak üzere gittiğiniz zaman şöyle diyecekler: “İzin verin biz de size uyalım.” Onlar Allah’ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: “Bize asla uyamazsınız. Allah önceden de böyle buyurmuştu.” Bu kez şöyle diyecekler: “Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz.” İşin doğrusu şu ki, onlar çok az anlıyorlar / onlar, az bir kısmı hariç, anlamıyorlar.

16. Bedevilerden, geri bırakılmış olanlara de ki: “Siz yakında çok zorlu savaş veren bir kavimle çarpışmaya çağırılacaksınız. Ya onlarla çarpışırsınız, yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz çevirirseniz, Allah sizi acıklı bir azapla cezalandırır.”

17. Köre zorlama yoktur. Topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır.

18. Andolsun, Allah müminlerden, o ağacın altında sana bey’at ettikleri sırada hoşnut olmuştur. Onların gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur ve sükun indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih nasip etmiştir.

19. Alacakları birçok ganimetler de nasip etmiştir. Allah Aziz’dir, Hakim’dir.

20. Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaat etti. Şunu da size aceleden verdi ve insanların ellerini de sizden uzak tuttu ki bu, inananlara bir ibret olsun ve Allah sizi dosdoğru yola kılavulasın.

21. Sizin güç yetireceğiniz başka ganimetler de vardır. Allah onları kuşatmış bulunuyor. Allah herşey üzerinde Kadir’dir.

22. Eğer küfredenler sizinle savaşsalardı, sırtlarını dönüp kaçacaklardı. Sonra da ne bir dost ne bir yardımcı bulamazlardı.

23. Bu, Allah’ın öteden beri işleyip duran yolu-yasasıdır. Allah’ın yol ve yasasında hiç bir değişme bulamazsın.

24. O odur ki, sizi onlara galip getirdikten sonra Mekke’nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan uzak tuttu. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.

25. Onlar o kişilerdir ki, küfre sapıp sizi Mescid-i Haram’dan geri çevirdiler, bekletilen kurbanların, yerlerine ulaşmasına engel oldular. Eğer kendilerini tanımadığınız için çiğneyeceğiniz ve bu bilgisizlik yüzünden üzüntü ve kınayışla karşılaşacağınız inanmış erkeklerle inanmış kadınlar olmasaydı, iş başka türlü olurdu. Böyle olması, Allah’ın, dilediğini rahmetine sokması içindir. Onlar birbirlerinden ayrılmış olsalardı, inkara sapanlarını elbette acıklı bir azapla cezalandırırdık.

26. İnkar edenler, kalplerine öfkeli taassubu, o cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise huzur ve mutluluğunu resulünün, inananların üstüne indirmişti. Onları, takva kelimesine bağlı tutmuştu. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah herşeyi çok iyi bilmektedir.

27. Andolsun ki Allah, resulüne o rüyayı hak olarak doğru çıkarmıştır. Allah dilerse, başlarınızı tıraş etmiş, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde, korku duymadan Mescid-i Haram’a mutlaka gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi de bundan önce size yakın bir fetih nasip etti.

28. O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o dini tüm dinlere üstün kılsın. Tanık olarak Allah yeter.

29. Muhammed Allah’ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkarcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok merhametlidirler. Sen onları rüku eder, secdeye kapanır halde görürsün. Allah’tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar. Görünüşlerine gelince, yüzlerinde secde eseri / izi vardır. Bu onların Tevrat’taki nitelikleri. İncil’deki nitelikleri de şöyle: Tıpkı bir ekin ki filizini çıkarmış, o filizi kuvvetlendirmiş. Filiz kalınlaştı, gövdesi üzerine dikildi. Ziraatçıları da imrendirir / hayran bırakır bu ekin. Allah böyle yapar ki, onlar sayesinde inkar edenleri öfkelendirsin. Allah onlardan iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.

 

 

MAİDE SURESİ

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…

1. Ey iman edenler! Akitlerin ve ahitlerin icaplarını yerine getirin. Siz ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla ve ileride size okunacaklar müstesna olmak üzere, davar cinsinden hayvanlar size helal kılınmıştır. Kuşkunuz olmasın ki, Allah, iradesi yönünde hüküm verir.2. Ey iman edenler! Allah’ın ibadet, iyilik ve güzellik alameti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, onların gerdanlıklarına, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i Haram’a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Mescid-i Haram’a girmenizi engellediler diye bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin. İyilik, güzellik, hayır, mutluluk ve takva üzere yardımlaşın. Kötülük / çirkinlik, düşmanlık / saldırganlık üzere yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Kuşkunuz olmasın ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.

3. Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvan eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlananlar, bir de boğulmuş yahut vurulmuş yahut yuvarlanmış yahut süsülmüş yahut canavar yırtmış olup da canı üzerindeyken kesemedikleriniz, dikili adak taşları üzerinde boğazlanan hayvanlar, fal oklarıyla kısmet paylaşmanız… Bütün bunlar birer fısktır, yoldan çıkıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüzyüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafur ve Rahim’dir.

4. Sana soruyorlar, onlar için helal kılınan ne? Şöyle söyle: “Sizin için bütün temiz nimetler helal kılınmıştır. Allah’ın size öğretmiş olduğundan kendilerini öğretip hüner sahibi kıldığınız avcı hayvanların sizin için tuttuklarından da yiyin ve üzerine Allah’ın ismini anın. Allah’tan korkun. Allah gerçekten hesabı çok çabuk görür.”

5. Bugün size bütün temiz nimetler helal kılındı. Kendilerine kitap verilmiş olanların yemekleri size helaldir. Sizin yemekleriniz de onlara helaldir. Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini vermeniz, zinadan uzak kalmaları ve şunu bunu dost tutmamaları şartıyla size helaldir. İmanı tanımayıp nankörlük edenin ameli boşa gitmiştir. Ve o, ahirette de hüsrana uğrayanlardandır.

6. Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin / yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin. Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.

7. Allah’ın, üzerinizdeki nimetini ve sizi bağladığı misakını unutmayın. Hani, “işittik, boyun eğdik” demiştiniz. Allah’tan korkun. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilir.

8. Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun. Bir topluluğa kininiz sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun. Bu, takvaya / korunup sakınmaya daha uygundur. Allah’tan korkun. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

9. Allah, inanıp barışa yönelik işler / iyilikler yapanlara vaatte bulunmuştur: Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.

10. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, bunlar cehennemin dostlarıdır.

11. Ey iman edenler! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah’tan korkun. Müminler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

12. Yemin olsun ki, Allah İsrailoğullarının misakını almıştı da içlerinden oniki temsilci / başkan göndermiştik. Allah şöyle demişti: “Ben sizinle beraberim. Namazı kılarsanız, zekatı verirseniz, resullerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah’a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceğim ve sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere elbette koyacağım. Artık bundan sonra küfre gideniniz yolun denge noktasından sapmış olur.”

13. Sonunda verdikleri misakı bozdukları için onları lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. İçlerinden çok azı hariç, sen onlardan hep hainlik görürsün. Bununla birlikte onları affet, ellerini tut. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.

14. “Biz Hıristiyanlarız” diyenlerden de misaklarını almıştık. Onlar da öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. Bu yüzden aralarına kıyamete değin düşmanlık ve kin saldık.Sınaat / teknoloji olarak ürettikleri şeylerin ne olduğunu Allah onlara yakında haber verecektir.

15. Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap’tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.

16. Allah, rızasına uyanları o Kitap’la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar.

17. Yemin olsun ki, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler küfre batmışlardır. De ki: “Allah; Meryem oğlu Mesih’i, annesini ve yeryüzündeki insanların hepsini helak etmek istese Allah’a karşı kimin elinde bir güç vardır.” Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülk ve yönetimi Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Allah herşeye Kadir’dir.

18. Yahudiler ve Hıristiyanlar dediler ki, biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: “O halde niçin size günahlarınız yüzünden azap ediyor?” Hayır, siz de O’nun yarattıklarından birer insansınız. Dilediğini affeder O, dilediğine azap eder. Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülk ve yönetimi Allah’ındır. Dönüş de O’nadır.

19. Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. “Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı” demeyesiniz. İşte müjdeci de geldi size, uyarıcı da. Allah herşeye kadirdir.

20. Musa, kavmine şöyle demişti: “Ey toplumum! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizde peygamberler vücuda getirdi, sizi krallar yaptı, alemlerden hiç kimseye vermediklerini size verdi.”

21. “Ey toplumum! Allah’ın sizin için yazdığı kutsal toprağa girin, arkanıza dönmeyin; yoksa hüsrana uğramışlar durumuna düşersiniz.”

22. Şöyle dediler: “Ey Musa, orada zorbalardan oluşan bir toplum var. Onlar oradan çıkıncaya kadar biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer çıkarlarsa o zaman gireceğiz.”

23. İçine ürperti düşenlerden, Allah’ın nimet verdiği iki adam dedi ki: “Onların içine kapıdan girin. Oraya girdiğinizde galip geleceksiniz. Eğer inananlar iseniz yalnız Allah’a güvenin.”

24. Dediler ki: “Ey Musa! Onlar orada oldukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Hadi sen git, Rabbinle birlikte savaşın. Biz şuracıkta oturacağız.”

25. Şöyle yakardı Musa: “Rabbim! Nefsimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık fasıklar topluluğu ile bizim aramızı ayır.”

26. Allah dedi ki: “Orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Yeryüzünde sersem sersem dolaşacaklar. Sen o fasıklar topluluğu için kederlenme.”

27. Onlara Adem’in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku. Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti. “Seni mutlaka öldüreceğim.” dedi. Öteki: “Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder.” dedi.

28. “Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki ben, alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”

29. “Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da senin günahını da yüklenip ateş halkından olasın. İşte budur zalimlerin cezası.”

30. Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye ısındırdı, o da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu.

31. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl saklayacağını ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O dedi ki: “Vay be! Şu karga kadar bile olamıyor muyum ki, kardeşimin cesedini saklayayım.” Bu arada pişmanlık duyanlardan olmuştu.

32. İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır.

33. Allah ve resulüyle savaşanların yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

34. Ancak onları gücünüz altına almadan önce tövbe edenler olursa biliniz ki, Allah Gafur ve Rahim’dir.

35. Ey iman edenler! Allah’tan korkun; O’na varmaya vesile arayın. O’nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz.

36. Küfre batanlar var ya, yeryüzündekilerin hepsi ve yanında bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye verseler, onlardan bu bile kabul edilmez. Korkunç bir azap vardır onlar için.

37. Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkamayacaklardır. Onlar için tepelerinden hiç inmeyecek bir azap vardır.

38. Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Aziz’dir, Hakim’dir.

39. Kim zulmünden sonra tövbe eder halini düzeltirse kuşkusuz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok affedici, çok merhametlidir.

40. Göklerin de yerin de mülk ve saltanatının Allah’ın olduğunu bilmedin mi? Dilediğine azap eder O, dilediğini affeder. Allah’ın gücü herşeye yeter.

41. Ey resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla “inandık” diyenlerin küfürde yarışırcasına koşanları seni üzmesin. Yahudilerden bazıları yalancılık etmek için dinlerler; huzuruna çıkmamış olan başka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine oturmuş kelimeleri, yapılarını bozup değiştirirler. “Size şu verilirse alın, eğer o verilmezse çekinin.” derler. Allah birini fitneye çarptırmak isterse sen onun için Allah karşısında hiçbir şey yapamazsın. Bunlar o kişilerdir ki, Allah kalplerini temizlemek istemiyor. Dünyada bir rezillik vardır onlar için; ahirette de büyük bir azap var onlara.

42. Yalana iyice kulak verirler, haramı tıka basa yerler. Sana geldiklerinde ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama aralarında hükmedersen, adaletle hükmet. Allah, adaletle hükmedenleri / adaleti ayakta tutanları sever.

43. İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.

44. Biz indirdik Tevrat’ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah’a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb’e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah’ın Kitabı’ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah’ın Kitabı’na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kafirlerin ta kendileridir.

45. O Kitap’ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, burna burun, kulağa kulak, dişe diş… Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.

46. Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Tevrat’tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil’i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat’tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.

47. İncil bağlıları Allah’ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir.

48. Sana da Kitap’ı hak olarak indirdik. Kitap’tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenirliğini sağlayıcı olarak. O halde onlar arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet, Hak’tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden herbiri için bir yol ve bir metod belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.

49. Sen de aralarında, Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçoğu doğru yoldan iyice sapmış bulunuyor.

50. Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah’tan daha güzel hüküm veren kim vardır?

51. Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin. Onlar birbirlerinin gönül dostlarıdır. Sizden kim onları gönül dostu edinirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.

52. Kalplerinde hastalık olanların, “başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların içine daldıklarını görürsün. Olabilir ki Allah, bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar, benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler.

53. İman edenler derler ki: “Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?” Bütün amelleri boşa çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir.

54. Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kafirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah’ın dilediğine sunduğu bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, herşeyi bilir.

55. Sizin gönül dostunuz Allah’tır, O’nun resulüdür, bir de rüku eder bir halde namazı kılıp zekatı vererek iman edenlerdir.

56. Allah’ı, O’nun resulünü ve iman edenleri dost edinen / Allah’tan, O’nun resulünden ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.

57. Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilenlerden ve küfre sapanlardan, dininizi oyun ve eğlence edinenleri dost tutmayın. Eğer inanıyorsanız Allah’tan korkun.

58. Namaza çağırdığınızda onu oyun ve eğlence edindiler. Böyle yaptılar. Çünkü onlar akıllarını işletmeyen bir topluluktur.

59. De ki: “Ey Ehlikitap! Sadece şunun için bizden hoşlanmıyorsunuz: Allah’a, bize indirilene, daha önce indirilene inanmışız. Doğrusu şu ki, sizin çoğunuz yoldan sapmıştır.”

60. De ki: “Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah’ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tağut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar.”

61. Size geldiklerinde “inandık” derler. Gerçekte ise küfürle girmiş yine onunla çıkmışlardır. Neler saklıyor olduklarını Allah daha iyi bilir.

62. Onların bir çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede yarıştıklarını görürsün. Ne kötüdür o yapmakta oldukları!

63. Ruhbanları ve hahamları onları, günah oluşturan sözlerinden, haram yemekten alıkoysalardı olmaz mıydı? Ne kötüdür onların sınaat / teknoloji olark üretmekte oldukları.

64. Yahudiler dediler ki: “Allah’ın eli bağlıdır.” Kendi elleri bağlandı / elleri bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları lakırdı yüzünden lanetlendiler. Söylediklerinin aksine, Allah’ın iki eli de alabildiğine açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana indirilen, küfür ve taşkınlık yönünden onları iyice azdıracaktır. Onların arasına, ta kıyamet gününe kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu söndürür de onlar yeryüzünde yine bozgunculuğa koşarlar. Ama Allah, bozguncuları sevmez.

65. Eğer Ehlikitap, iman edip korunsaydı, onların kötülüklerini mutlaka örter ve kendilerini bol nimetli cennetlere mutlaka sokardık.

66. Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve kendilerine indirilmiş olanı gerektiği şekilde uygulasalardı hem üstlerinden hem ayaklarının altından rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk var. Ama onların çoğunluğunun yapmakta olduğu ne kadar da kötü!

67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

68. De ki: “Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz.” Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık.

69. Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlardan Allah’a ve ahiret gününe inanıp barışa yönelik iş / iyilik yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

70. Yemin olsun ki biz, İsrailoğullarının kesin sözlerini almış da onlara resuller göndermiştik. Ne zaman bir resul onlara nefislerinin hoşlanmadığı birşeyi getirdiyse bir kısmını yalanladılar; bir kısmını da öldürüyorlardı.

71. Bir fitne kopmayacak sandılar. Kör oldular, sağır kesildiler. Derken Allah tövbelerini kabul etti. Sonra yine birçoğu körleşip sağırlaştı. Allah, onların yaptıklarını ayan-beyan görüyor.

72. Andolsun ki, “Allah Meryem oğlu Mesih’in ta kendisidir” diyenler küfre batmışlardır. Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları, hem sizin Rabbiniz hem de benim Rabbim olan Allah’a kulluk / ibadet edin. Gerçek olan şu ki, Allah’a ortak koşana Allah, cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer ateştir onun. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır.”

73. Yine andolsun ki, “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler de küfre batmıştır. Bir tek Tanrı dışında hiçbir ilah yoktur. Bu söyleyegeldiklerine son vermezlerse, onların küfre sapanlarına korkunç bir azap mutlaka gelip çatacaktır.

74. Hala Allah’a yönelip tövbe ederek ondan af dilemiyorlar mı? Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

75. Meryem oğlu Mesih, bir resulden başkası değildir. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Onun annesi de özü-sözü doğru biriydi. İkisi de yemek yerlerdi. Bak nasıl açıklıyoruz onlara ayetleri! Sonra bak, nasıl gerisin geri çevriliyorlar!

76. Söyle onlara: “Allah’ı bırakıp da size zarar yahut yarar sağlama gücü olmayan şeylere mi kölelik / kulluk ediyorsunuz? Allah, en iyi duyan, en iyi bilenin ta kendisidir."

77. De ki: “Ey Ehlikitap! Dininizde azgınlık edip hak dışına çıkarak aşırılığa gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve yolun denge noktasından uzağa düşmüş bir topluluğun keyiflerine uymayın.”

78. İsrailoğullarının küfre sapanları, Meryem oğlu İsa’nın ve Davud’un diliyle lanetlendiler. Bu onların isyan etmeleri ve sınır tanımaz duruma düşmeleri yüzündendi.

79. İşledikleri kötülükten birbirlerini vazgeçirmiyorlardı. Ne kötü şeydi yapmayı sürdürdükleri!

80. Onlardan birçoğunun küfre sapanlarla dostluk kurduklarını görürsün. Öz benliklerinin onlar için hazırlayıp sunduğu şey gerçekten çok kötü! Allah, üzerlerine gazap indirmiştir. Azap içinde de onlar sürekli kalacaklardır.

81. Eğer Allah’a, peygambere ve ona indirilene inanmış olsalardı, küfre sapanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların birçoğu fasıktır.

82. Şu tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere en şiddetli düşmanlık duyanlarını, Yahudilerle şirke batanlar bulursun. Şu da tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere sevgide en yakın olanlarını “biz Hıristiyanlarız” diyenler bulursun. Bu böyledir. Çünkü o Hıristiyanlar içinde derin araştırmalar yapan keşişler, kendini Allah’a adamış rahipler vardır. Ve onlar, kibre sapmazlar.

83. Resule indirileni dinlediklerinde farkına vardıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Şöyle derler: “Ey Rabbimiz, iman ettik. Artık bizi de gerçeğin tanıklarıyla birlikte kaydet.”

84. “Rabbimizin bizi barışseverler / iyiler arasına koymasını umup dururken, Allah’a ve haktan bize gelene neden inanmayacakmışız?”

85. Böyle söyledikleri için Allah onları, altlarından ırmaklar akan cennetlerle lütuflandırdı. Sürekli kalıcıdırlar orada. İşte budur güzel davrananların ödülü.

86. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlar da cehennemin dostlarıdır.

87. Ey iman sahipleri! Allah’ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.

88. Allah’ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Kendisine iman ettiğiniz Allah’tan korkun.

89. Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffareti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkan bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.

90. Ey iman edenler! Uyuşturucu / şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

91. Şeytan; uyuşturucu / şarap ve kumara sokularak aranıza düşmanlık ve kin yerleştirip sizi Allah’ı anmaktan, namazdan geri çevirmek ister. Artık son veriyorsunuz değil mi?

92. Allah’a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.

93. İman edip barışa yönelik işler / hayırlar yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra takvaya sarılıp kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri taktirde, daha önce tatmış oldukları haramdan ötürü hiçbir günah yoktur. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever.

94. Ey iman sahipleri! Allah sizi, ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği av türünden bir şeyle mutlaka deneyecektir ki, gözün fark edemediği alanlarda O’ndan kim korkuyor bilsin. Bundan sonra azıp sınırı çiğneyen için korkunç bir azap olacaktır.

95. Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden, Kabe’ye varacak kurbanlık bir şey ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir keffaret, yahut buna denk oruç.Taki yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok güçlüdür, öc alıcıdır.

96. Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunda haşredileceğiniz Allah’tan korkun.

97. Allah Kabe’yi, o saygıya layık evi, o saygıya layık “ay”ı, o boynu bağsız ve bağlı kurbanlıkları insanlar için bir dayanak, bir güven unsuru kıldı.Böyle yaptı ki, Allah’ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah’ın herşeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.

98. Bilin ki Allah, azap ettiğinde çok şiddetli eder. Allah; Gafur’dur, Rahim’dir.

99. Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.

100. De ki: “Pisin çokluğu seni hayrete düşürse de pisle temiz bir olmaz. O halde, ey akıl ve gönül sahipleri! Allah’tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.”

101. Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur’an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafur’dur, Halim’dir.

102. Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup hepsini inkar ettiler.

103. Allah ne bahire yapmıştır ne saibe ne vasile ne de ham. Ne var ki küfre sapanlar yalan uydurarak Allah’a iftira ediyorlar ve çoğu da akıl erdiremiyor.

104. Onlara, Allah’ın indirdiğine ve resule gelin dendiğinde şöyle derler: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter.” Peki, ataları hiçbir şey bilmiyor, doğru yolu bulamıyor idiyseler de mi?

105. Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın. Siz, doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir.

106. Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet zamanı aranızdaki tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet sahibi iki kişi yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin dışınızdan iki kişi. Bunları namazdan sonra alıkoyarsınız; kuşkulanırsanız şöyle yemin ederler: “Vallahi, yakınlarımız da olsa yeminimizi hiçbir ücret karşılığı satmayacağız, Allah’ın tanıklığını saklamayacağız. Çünkü böyle yaparsak mutlaka günahkarlardan oluruz.”

107. Eğer onların bir günah işledikleri kesinlikle anlaşılırsa o zaman, tercih edilmiş olan bu ikisinin yerine bunların aleyhinde bulundukları taraftan iki kişi geçerek şöyle yemin ederler: “Allah şahit olsun ki bizim tanıklığımız, onların tanıklığından daha doğrudur. Biz hiçbir haksızlık yapmadık. Aksi halde mutlaka zalimlerden olurduk.”

108. İşte bu yol, tanıklığı gereğince yerine getirmelerine, yemin etmelerinden sonra yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarına en yarayışlı olandır. Allah’tan korkun ve söylenene kulak verin. Allah, fasıklar topluluğunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.

109. Allah, resulleri bir araya getireceği gün şöyle der: “Size ne cevap verildi?” Şöyle derler: “Hiçbir bilgimiz yok. Gaybları en iyi biçimde bilen sensin, sen.”

110. Hani Allah şöyle demişti: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene sunduğum nimetimi hatırla. sEni Ruhulkudüs'le desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap’ı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde birşey vücuda getiriyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani sen onlara açık-seçik ayetleri getirdiğinde, küfre sapanları şöyle deyivermişti: ‘Açık bir büyüden başka şey değil bu.’”

111. Havarilere şunu vahyetmiştim: “Bana ve resulüme iman edin.” Şöyle demişlerdi: “İman ettik, sen de tanık ol ki biz, müslümanlarız.”

112. Havariler demişlerdi ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” İsa dedi ki: “Eğer müminlerseniz Allah’tan korkun.”

113. Dediler: “İstiyoruz ki ondan yiyelim, gönüllerimiz tatmin bulsun, senin bize doğruyu söylediğini bilelim ve buna tanıklık edenlerden olalım.”

114. Meryem oğlu İsa şöyle yakardı: “Allahım, ey Rabbimiz! Üzerimize gökten bir sofra indir de bizim hem öncekilerimize hem sonrakilerimize bir bayram olsun, senden bir mucize olsun. Rızıklandır bizi. Rızık verenlerin en hayırlısı sensin.”

115. Allah dedi ki: “Ben onu üzerinize indireceğim. Ama bundan sonra küfre sapanınıza öyle bir azapla azap edeceğim ki, alemlerden hiçbir kimseye böyle bir azap yapmamıştım.”

116. Allah şunu da söyledi: “Ey Meryem oğlu İsa! Allah’ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi söyledin?” İsa dedi: “Haşa! Tespih ederim seni. Hakkım olmayan birşeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem sen onu elbette bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen gaybları çok iyi bilensin.”

117. “Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka birşey söylemedim: ‘Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.’ İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun. Ve sen zaten herşey üzerine bir Şehid’sin, bir tanıksın.”

118. “Onlara azap edersen, onlar senin kullarındır. Ama onları bağışlarsan hiç kuşkusuz sen tüm gücün sahibi, tüm hikmetlerin sahibisin.”

119. Allah buyurdu: “Özü-sözü doğru olanlara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gün budur. Altlarından ırmaklar akan cennetler var onlar için. Sonsuza dek kalacaklardır orada.” Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razıdır. İşte budur büyük kurtuluş.

120. Göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların mülkü / yönetimi Allah’ındır. O’nun herşeye gücü yeter.

 

MÜMTEHİNE SURESİ

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… 1. Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın. Onlar, size Hak’tan geleni inkar ettikleri, Rabbiniz Allah’a inandığınız için Peygamber’i ve sizi yurdunuzdan çıkardıkları halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarfetmek, benim hoşnutluğumu kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde onlara sevgi gizliyorsunuz. Sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge yolundan sapmış olur. 2. Onlar sizi ele geçirirlerse size düşman olurlar; ellerini ve dillerini size kötülükle uzatırlar, inkara sapmanızı isterler. 3. Kıyamet gününde ne hısımlarınızın ne de çocuklarınızın size hiçbir yararı olmaz. O, sizi birbirinizden ayıracaktır. Allah, işleyip ürettiklerinizi açık açık görmektedir. 4. İbrahim’le, beraberinde olanlarda sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar toplumlarına şöyle demişlerdi: “Biz sizden de Allah dışındaki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz Allah’a, yalnız Allah’a inanıncaya kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır.” Ancak İbrahim babasına şöyle demişti: “Senin için hep af dileyeceğim ama Allah’tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz. Dönüş yalnız sanadır.” 5. “Ey Rabbimiz! Bizi, küfre sapanlar için bir fitne / imtihan aracı yapma! Bağışla bizi ey Rabbimiz! Sen, yalnız sen sonsuz kudretin, sonsuz hikmetin sahibisin.”

6. Andolsun, onlarda sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzu edenlere çok güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şunu bilsin ki, Allah, sınırsız zengindir; tüm övgülerin sahibidir. 7. Olabilir ki Allah sizinle, onlardan düşman olduklarınız arasına bir sevgi koyar. Allah’ın gücü herşeye yeter. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 8. Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınzıdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever. 9. Allah sizi; ancak din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran, çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar, zalimlerin ta kendileridir. 10. Ey iman sahipleri! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiklerinden onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir ya! Eğer onların mümin hanımlar olduklarını anlarsanız, onları kafirlere döndürmeyin. Ne bu mümin kadınlar o kafirlere helaldir ne de o kafirler bunlara helaldir. Bu kadınlar için harcadıklarını o kafirlere geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz taktirde, bu kadınları nikahlamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Kafirlerin iffet ve nikahlarına yapışmayın. Kafirlere gitmeyi yeğleyen kadınlar için harcadıklarınızı onlardan geri isteyin; onlar da size gelen mümin kadınlar için harcadıklarını geri istesinler. Bu, Allah’ın hepinize buyruğudur. Aranızda hüküm veriyor. Allah Alim’dir, Hakim’dir. 11. Eğer, kafirler tarafına geçmiş eşleriniz yüzünden birşeyleriniz inkarcılara gider, sonra da onlardan size kaçan kadınlar yüzünden ödeme sırası size gelirse, eşleri gitmiş olan müminlere, harcadıkları miktarı verin. Kendisine inandığınız Allah’tan korkun. 12. Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup ortaya sürmemeleri, iyi bir işte sana isyan etmemeleri hususunda seninle bey’atleşmek isterlerse, onlarla bey’atleş ve onlar için Allah’tan af dile. Kuşkusuz, Allah Gafur’dur, Rahim’dir. 13. Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir toplulukla dostluk kurmayın. Çünkü bunlar ahiretten ümitlerini kesmişlerdir. Tıpkı, kabir halkından olan inkarcıların, ümitlerini kestikleri gibi…

 

 

HADİD SURESİ

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… 1. Göklerde ve yerdeki herşey Allah’ı tespih etmektedir. Aziz’dir O, Hakim’dir. 2. Göklerin ve yerin mülkü ve yönetimi O’nundur; diriltir, öldürür. Herşey üzerinde kudret sahibidir O. 3. Evvel’dir O, başlangıcı yoktur; Ahir’dir O, sonu yoktur; Zahir’dir O, herşeyde belirir; Batın’dır O, gözlerden gizlenmiştir. Herşeyi en güzel biçimde bilendir O. 4. O, odur ki, göklerle yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerinde egemenlik kurdu. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede olursanız olun sizinle beraberdir. Allah, işleyip üretmekte oldukarınızı en iyi şekilde görmektedir. 5. Göklerin de yerin de mülkü ve yönetimi O’nundur. İşler ve oluşlar O’na döndürülür. 6. Geceyi gündüzün içine sokar O; gündüzü de gecenin içine sokar. Göğüslerin sakladıklarını çok iyi bilendir O. 7. Allah’a ve resulüne iman edin; sizi üzerine buyruk sahibi yaptığı şeylerden başkalarına bol bol verin. İçinizden iman eden ve infakta bulunanlar için çok büyük bir ödül vardır.  8. İman sahipleri iseniz size ne oluyor da Allah’a güvenmiyorsunuz? Oysa ki Resul sizi Rabbinize inanmaya çağırıyor, sizden kuvvetli bir söz de almıştır. 9. O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir. 10. Allah yolunda harcama engel ne var ki?.. Göklerin ve yerin mirası zaten Allah’ındır. Sizin, Fetih’ten önce infakta bulunan ve çarpışmaya gireniniz, bunu yapmayanlarla aynı değildir. Onlar, derece yönünden Fetih’ten sonra infakta bulunup çarpışmaya girenlerden çok daha üstündür. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir. Allah, işleyip ürettiklerinizi en iyi biçimde haber almaktadır. 11. Allah’a kim güzel bir borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat artırsın. Böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır. 12. Gün olur, mümin erkeklerle mümin kadınları, ışıkları önlerinde ve sağ yanlarında koşar görürsün. Şöyle denilir: “Bugün size, altlarından ırmaklar akan cennetler müjdeleniyor. Sürekli kalıcısınız içlerinde.” İşte büyük başarının ta kendisidir bu.

13. O gün ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadınlar, iman edenlere şöyle derler: “Bize bakın da ışığınızdan bir parça alalım.” Şöyle denir onlara: “Arkanıza dönün de bir ışık arayın.” Nihayet aralarına kapısı olan bir sur çekilir. İçinde rahmet vardır onun. Dış tarafı ise bir azap. 14. Onlara seslenirler: “Biz sizinle değil miydik?” Derler ki: “Evet, bizimleydiniz. Ancak siz kendinizi yaktınız, bekleyip durdunuz, şüphe ettiniz, hayal ve kuruntular sizi aldattı; nihayet Allah’ın emri geldi. O sinsi aldatıcı, sizi Allah ile aldattı.”

15. Bugün artık ne sizden fidye alınır ne de küfre sapanlardan. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin mevlanız. Ne kötü dönüş yeridir o! 16. İnananlar için hala vakti gelmedi mi ki, kalpleri Allah’ın Zikri ve Hak’tan inen için ürpersin de daha önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmiş de kalpleri kaskatı kesilmiş kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu yoldan çıkmıştır.

17. Bilin ki Allah, toprağa ölümünden sonra hayat verir. Ayetleri size açık-seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz. 18. Şu bir gerçek: Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah’a güzelce borç verenler için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de vardır.

19. Allah’a ve resulüne inananlar var ya, özü-sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar / şehitlik mertebesine erenler de onlardır. Onların ödülleri ve ışıkları vardır. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemin dostu olacaklardır. 20. Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir. Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Ahirette şiddetli bir azap var, Allah’tan bir af ve hoşnutluk da var. Dünya hayatı bir aldanış / gurur aracından başka şey değildir.

21. Rabbinizden bir affa ve Allah ile resulüne inananlar için hazırlanmış bulunan, genişliği de yerle göğün genişliği kadar olan bir cennete doğru yarışarak koşun. Bu, Allah’ın dilediğine vereceği bir lütuftur. Allah o büyük lütfun sahibidir. 22. Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap’ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır.

23. Böyle yapılmıştır ki, elinizden çıkana üzülüp ümitsiliğe düşmeyesiniz ve Allah’ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez.

24. Onlar; cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden kişilerdir. Yüz çeviren bilsin ki, Allah Gani’dir, Hamid’dir. 25. Andolsun, biz resullerimizi açık-seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap’ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar / adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavi’dir, Aziz’dir. 26. Andolsun, Nuh’u ve İbrahim’i de resul olarak gönderdik. Peygamberliği ve Kitap’ı bunların soyları arasına koyduk. O soylardan bir kısmı hidayete ermiştir. Ama onların çoğu, yoldan çıkmış bulunuyor.

27. Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi ardarda gönderdik. Meryem’in oğlu İsa’yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil’i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid’at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar. Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onların çoğu yoldan çıkmış bulunuyor. 28. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve onun resulüne inanın ki size rahmetinden iki nasip versin; size, kendisiyle yol alacağınız bir ışık lütfetsin ve sizi affetsin. Allah Gafur’dur, Rahim’dir. 29. Böylece Ehlikitap, Allah’ın lütfundan hiçbir şeyi kotarma gücünde olmadıklarını bilsinler. Lütuf, Allah’ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah, büyük lütfun sahibidir.

 

 

TEVBE SURESİ

1. Allah ve resulünden, kendileriyle antlaşma yapmış bulunduğumuz müşriklere bir ültimatomdur bu:

2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın ve bilin ki siz, Allah’ı aciz bırakamazsınız. Şu da bir gerçek ki, Allah küfre batanları rezil eder.

3. Bir de Allah ve resulünden insanlara Büyük Hac günü bir duyuru var: Allah da O’nun elçisi de müşriklerden kesinlikle uzaktır. O halde, tövbe ederseniz bu sizin için hayırlıdır. Yok eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, siz Allah’ı acze düşüremezsiniz. Küfre sapanlara acıklı bir azabı muştula.

4. Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinize başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever.

5. O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı gereğince kılar, zekatı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

6. Eğer müşriklerden biri senden güvence dilerse / senin yanına gelmek, sana komşu olmak isterse, ona güvence verip yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah’ın kelamını dinleyebilsin. Sonra da onu, güvenli gördüüğü yere kadar götür. Böyle yapmanın gerekçesi şudur: Bunlar bilmeyen bir topluluktur.

7. Müşriklerin Allah katında, onun resulü katında ahitleri nasıl olabilir! Mescid-i Haram yanında atlaşma yaptıklarınız müstesna. Bu şekilde antlaşması olanlara, onlar size doğru-dürüst davrandıkça, siz de doğru-dürüst davranın. Allah, sakınanları sever.

8. Onların ahdine nasıl güvenilebilir! Eğer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle ilgili ne bir atlaşmaya saygı duyarlar ne de bir yemine. Ağızlarıyla size hoşnutluk sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve onların çoğu gerçeğe uzak düşmüş sapıklardır.

9. Allah’ın ayetlerini basit bir ücret karşılığı sattılar da Allah’ın yolundan alıkoydular. Gerçekten ne fena şeydir onların yapmakta oldukları.

10. Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.

11. Bununla birlikte tövbe eder, namazı kılar, zekatı verirlerse, artık sizin, dinde kardeşinizdirler. Biz ayetlerimizi, bilen bir topluluk için böyle açık seçik ortaya koyarız.

12. Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler.

13. Yeminlerini bozan, resulü yurdundan çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Üstelik size saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz onlardan? Eğer mümin kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah’tır.

14. Savaşın onlarla ki, sizin elinizle Allah onlara azap etsin, onları rezil etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Ve inananlar toplumunun göğüslerine şifa ulaştırsın.

15. Ve yüreklerinin öfkesini gidersin. Allah dilediğine tövbe nasip eder. Allah Alim’dir, Hakim’dir.

16. Allah; içinizden cihat edenleri, Allah’tan, resulünden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri belirlemedikçe, bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

17. Müşrikler, öz benliklerinin küfre sapışına tanık olup dururlarken, Allah’ın mescitlerini onarmaya girişemezler. Tüm amelleri boşa çıkmıştır onların. Ateşte sürekli kalacaklardır onlar.

18. Allah’ın mescitlerini; ancak Allah’a, ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayan kişiler onarır. İşte bunların, hidayete erenlerden olmaları beklenir.

19. Siz; hacı sakalığını, Mescid-i Haram tamirciliğini, Allah’a ve ahiret gününe inanıp Allah yolunda didinen kişinin yaptığıyla bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar bunlar. Allah, zulüm sergileyenler topluluğuna kılavuzluk etmez.

20. İman edip hicret eden, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla didinenler derece bakımından Allah katında daha yücedirler. Kurtuluşa erenler de işte bunlardır.

21. Rableri onlara kendisinden bir rahmet, bir hoşnutluk ve içinde ölümsüz nimetlerin bulunduğu cennetler müjdeliyor.

22. Onlar orada sonsuza dek kalacaklardır. Hiç kuşkusuz, Allah’ın katında büyük bir ödül daha vardır.

23. Ey iman edenler! Babalarınız ve kardeşleriniz, eğer imana karşı inkarı seviyorlarsa, onları dostlar edinmeyin. İçinizden onları dost edinenler zalimlerin ta kendileridir.

24. De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz / menfaat çevreniz, elde ettiğiniz mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah’tan, resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.”

25. Yemin olsun ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani, çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de bu hiçbir işinize yaramamıştı. Tüm genişliğine rağmen, yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da sırtınızı dönüp kaçmıştınız.

26. Sonra Allah, resulünün üzerinde de müminlerin üzerinde de sükunetini indirmiş, ayrıca sizin görmediğiniz ordular göndermiş de küfre sapanlara azap etmişti. Kafirlerin cezası işte budur.

27. Sonra Allah, bunun ardından da dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

28. Ey inananlar! Müşrikler bir pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız bilin ki, Allah dilediği taktirde sizi yakında lütfundan zengin edecektir. Allah herşeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.

29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve resulünün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın.

30. Yahudiler: “Uzeyr, Allah’ın oğludur.” dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih, Allah’ın oğludur.” dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden önce inkar edenlerin sözlerine benzetme yapıyorlar. Allah onları kahretsin. Nasıl da yüz geri çevriliyorlar!

31. Allah’ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah’tan başkasına ibadet / kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah’tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.

32. Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Allah ise kafirler hoşlanmasa da nurunu tamamlamaktan başka birşey istemiyor.

33. O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler hoşlanmasa da o dini, dinlerin tümünün üstüne çıkarsın.

34. Ey iman sahipleri! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah’ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azabı muştula.

35. Gün olur, cehennem ateşinde onların üzerine lav dökülür de bununla onların alınları, böğürleri, sırtları dağlanır: “İşte egolarınız için yığdıklarınız. Hadi tadın biriktirmiş olduklarınızı!”

36. Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunların dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah takva sahipleriyle beraberdir.

37. Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkar edenler saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırlar ki, Allah’ın yasakladığının sayısını denkleştirip Allah’ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

38. Ey iman sahipleri! Size ne oldu ki, “Allah yolunda seferber olun” denilince yere çakılıp kaldınız. Ahiretten vazgeçip iğreti hayata mı razı oldunuz? O iğreti hayatın nimeti ahiret yanında pek azdır.

39. Eğer seferber olmazsanız Allah size korkunç bir azapla azap eder ve yerinize sizden başka bir topluluk getirir. Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Allah herşeye Kadir’dir.

40. Eğer siz ona yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: “Tasalanma, Allah bizimle.” Bunun üzerine Allah ona sükunet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Aziz’dir, Hakim’dir.

41. Gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak mutlaka seferber olun ve Allah yolunda mallarınızla canlarınızla cihat edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

42. Eğer o, yakın bir dünya menfaati yahut orta bir yolculuk olsa idi, elbette seni izleyeceklerdi. Ama o zorluklarla dolu yolculuk kendilerine uzak geldi. “Gücümüz yetseydi sizinle çıkacaktık” diye Allah’a yemin de ederler. Kendilerini mahvediyorlar. Allah biliyor ki onlar, kesinlikle yalancıdırlar.

43. Allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık-seçik belli olsun da yalancıları bilesin.

44. Allah’a ve ahiret gününe iman edenler; mallarıyla, canlarıyla cihat edecekleri için senden izin istemezler. Allah, takva sahiplerini iyice bilmektedir.

45. Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuyla karışmış olup da işkilleri içinde çalkanıp duranlar, sefere katılmamak için senden izin isterler.

46. Sefere çıkmak isteselerdi elbette ki, bir sefer hazırlığına girişirlerdi. Ama Allah, harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine çiviledi ve “oturun, oturanlarla beraber” denildi.

47. Aranızda sefere çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı; sizi fitneye uğratmak isteğiyle aranıza sokulacaklardı. İçinizden onlara gerçekten kulak verecekler de vardı. Allah, zalimleri iyice biliyor.

48. Yemin olsun ki, onlar önceden de fitne çıkarmak istemiş ve nice işleri sana, olduğundan başka türlü göstermişlerdi. Nihayet hak geldi, onların istememesine rağmen Allah’ın emri galebe çaldı.

49. İçlerinden bazısı: “Bana izin ver, beni fitneye düşürme.” der. Dikkat edin, fitnenin ta içine kendileri düşmüşlerdir. Ve cehennem o nankörleri elbette çepeçevre kuşatacaktır.

50. Sana bir iyilik isabet etse bu onları üzer. Sana bir musibet dokunsa: “İşimizi önceden sağlam tutmuşuz.” derler ve kibirli bir sevinçle dönüp giderler.

51. De ki onlara: “Hakkımızda Allah’ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz. O’dur bizim Mevla’mız. Yalnız Allah’a güvenip dayansın inananlar.”

52. De ki: “Bizim için iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Biz de size Allah’ın, kendi katından veya bizim ellerimizle bir azap çarptırmasını bekliyoruz. Artık bekleyin, sizinle beraber biz de bekliyoruz.”

53. Şunu da söyle: “İster kendi arzunuzla ister baskı ve zorla infak edin. Sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz, yoldan çıkan bir topluluk oldunuz.”

54. İnfaklarının onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah’a ve resulüne nankörlük ettiler. Namaza ancak üşene üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler.

55. Onların ne malları ne de evlatları seni imrendirmesin. İş sadece şudur: Allah onlara şu iğreti hayatta azap etmeyi ve canlarının küfre sapmış bir halde çıkmasını istiyor.

56. Kesinlikle sizden oldukları yolunda Allah’a yemin ederler. Gerçekte onlar sizden değillerdir. Doğrusu şu ki onlar, ödleri patlayasıya korkan bir topluluktur.

57. Eğer bir sığınak yahut bazı mağaralar veya girilecek bir delik bulsalar, yüzlerini döner o tarafa koşarlardı.

58. İçlerinden bir kısmı da sadakalar konusunda sana laf dokundurur. Ondan kendilerine verilmişse memnun olurlar. Verilmemişse hemen öfkelenirler.

59. Ne olurdu bunlar, Allah ve resulünün kendilerine verdiklerine razı olsalardı da şöyle deselerdi: “Allah bize yeter. Allah bize lütfundan verecektir; resulü de. Zaten biz, gönlümüzü yalnız Allah’a bağlamışız.”

60. Sadakalar / zekat malları Allah’tan bir farz olarak sadece şunlar içindir: Fakirler, düşkünler, sadakalarla ilgilenmeye memur edilenler, kalpleri yakınlaştırılıp ısındırılacak olanlar, özgürlüğünü yitirmiş olanlar, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmış kişi. Allah Alim’dir, Hakim’dir.

61. İçlerinden bazıları da o Peygamber’i incitirler ve şöyle derler: “O, herşeye kulak kesilir.” De ki: “Hayır kulağıdır sizin için o; Allah’a iman eder, müminlere güvenir. İnananlarınız için de bir rahmettir o.” Allah’ın resulüne eza edenler için korkunç bir azap öngörülmüştür.

62. Sizin gönlünüzü hoş etmek için Allah’a yemin ederler. Eğer bunlar inanmış iseler Allah’ın resulünün hoşnutluğunu öne almaları daha uygun düşer.

63. Bilmediler mi ki, her kim Allah’a ve resulüne kafa tutarsa ona, içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır. Büyük rezillik işte budur.

64. İkiyüzlüler, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin tepelerine inmesinden çekinir dururlar. De ki: “Siz alay edin. Allah, o çekinip durduklarınızı ortaya çıkaracaktır.”

65. Onlara sorarsan elbette şöyle diyeceklerdir: “Lakırdıya dalmış, şakalaşıyorduk, hepsi bu.” De ki: “Allah ile, O’nun ayetleriyle, O’nun resulüyle mi eğleniyordunuz?”

66. Özür beyan etmeyin; imanınızdan sonra küfre saptınız. İçinizden bir grubu affetsek bile diğer bir grubu, günaha batmış kişiler oldukları için azaba uğratacağız.

67. İkiyüzlülerin erkekleri de kadınları da birbirinin aynıdır: Kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, harcamamak için ellerini sıkarlar. Onlar Allah’ı unutmuştur, Allah da onları unutmuştur. İkiyüzlüler, yoldan sapmışların ta kendileridir.

68. Allah, erkek münafıklara da kadın münafıklara da küfre sapanlara da içinde sürekli kalacakları cehennem ateşini vaat etmiştir. O yeter onlara. Allah lanet etmiştir onlara. Sonu gelmez bir azap var onlar için.

69. Tıpkı sizden öncekiler gibi. Onlar kuvvetçe sizden daha zorlu, mallar ve çocuklar bakımından daha zengindiler. Kendi nasipleriyle zevk sürdüler. Siz de kendi payınıza düşenle zevk sürdünüz. Tıpkı sizden öncekilerin kendi nasipleriyle zevklendikleri gibi. Tıpkı onların dalıp gittiği gibi siz de dalıp gittiniz. İşte böylelerinin amelleri dünyada da ahirette de boşa çıkmıştır. İşte böyleleri hüsrana batmıştır.

70. Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nuh kavminin, Ad’ın, Semud’un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık-seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı.

71. Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Allah’a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Aziz’dir, Hakim’dir.

72. Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara altlarından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah’ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı / o büyük kurtuluş.

73. Ey Peygamber! Küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et. Onlara sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!

74. Söylemediklerine ilişkin Allah’a yemin ediyorlar. And olsun ki, o küfür sözünü söylediler. İslam’a girmeleri ardından küfre saptılar. Başaramadıkları birşeyi tasarladılar. Oysa ki intikam almaları için, Allah’ın ve resulünün, Allah’ın lütfuyla kendilerini zengin etmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da ahirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.

75. İçlerinden bazıları da Allah’a şöyle ant içti: “Eğer Allah lütfundan bize verirse, elbette sadaka dağıtacağız ve elbette barış ve iyilik için çalışanlardan olacağız.”

76. Lütfundan kendilerine verdiği zaman ise o lütfa cimrilik ederek yüz çevirmiş bir halde dönüp gittiler.

77. Nihayet Allah, kendisine verdikleri söze ters düştüklerinden, yalana sapıp durduklarından, huzuruna çıkacakları güne kadar onların kalplerine ikiyüzlülük yerleştirdi.

78. Bilmediler mi ki, Allah onların sırrını da fısıldaşmalarını da bilir; Allah gaybları çok iyi bilendir.

79. Sadakalar hususunda içten bir cömertlik göstermiş müminlere laf atanlarla, öz gayretlerinden başkasını bulamayanları alay konusu edenlere gelince, Allah onları maskaraya çevirecektir. Onlar için acıklı bir azap da var.

80. İster af dile onlar için, ister dileme. Yetmiş kez af dilesen de onlar için, Allah onları affetmeyecektir. Çünkü onlar Allah’ı da resulünü de inkar ettiler. Allah, yoldan çıkmış böyle bir topluluğa kılavuzluk etmez.

81. Allah’ın resulüne ters düşmek için arkada kalanlar, çöküp oturdukları için sevindiler; Allah yolunda, mallarıyla canlarıyla didinmeyi tiksindirici bulup şöyle dediler: “Bu sıcakta seferber olmayın.” De ki: “Hararet bakımından cehennem daha zorludur.” Bir anlayabilselerdi!

82. Kazanır oldukları yüzünden artık az gülsünler, çok ağlasınlar.

83. Bundan böyle Allah, seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de savaşa çıkmak için senden izin isterlerse şöyle söyle: “Benimle birlikte ebediyyen çıkmayacaksınız, benimle birlikte herhangi bir düşmanla savaşmayacaksınız. İlk defasında oturup kalmayı yeğlemiştiniz. O halde geri kalanlarla birlikte oturadurun.”

84. İçlerinden ölen biri üzerine sonsuza dek dua etme; böyle birinin mezarı başında da durma. Bunlar Allah’a ve resulüne nankörlük ettiler ve yoldan sapmış olarak ölüp gittiler.

85. Ne malları ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla, dünyada onlara azap etmek istiyor. Kafir olarak çıkacaktır canları.

86. “Allah’a inanın, O’nun resulüyle beraber savaşa çıkın” anlamında bir sure indirildiği zaman, onların imkan ve servet sahibi olanları, senden izin isteyerek şöyle demişlerdi: “Bırak bizi, oturanlarla beraber olalım.”

87. Geride kalan kadınlarla beraber olmayı yeğlediler. Kalpleri üzerine mühür basılmıştır. Artık anlayıp kavrayamazlar.

88. Fakat resul ve onunla birlikte iman edenler, mallarıyla canlarıyla didindiler. İşte bunlarındır tüm hayırlar. İşte bunlardır tam kurtulanlar.

89. Allah onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sürekli kalacaklardır orada. İşte budur büyük başarı.

90. Göçebe Arapların özür bahane edenleri kendilerine izin verilmesi için geldiler; Allah’a ve resulüne yalan söyleyenler oturdular. Onların küfre sapanlarına korkunç bir azap erişecektir.

91. Güçsüzlere, hastalara, infak edecek birşey bulamayanlara, Allah ve resulü için öğüt verdikleri taktirde bir günah yoktur. Güzel davrananlar aleyhine bir yol yok. Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

92. Kendilerini bindirmen için sana geldiklerinde sen, “sizi bindirecek birşey bulamam” deyince, harcayacak birşey bulamadıklarından üzüntüyle gözlerinden yaşlar boşalarak geri dönen kimseler için de herhangi bir günah yoktur.

93. Ancak şu kimseler aleyhine yol vardır: Zengin oldukları halde senden izin isterler. Arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya razı olmuştur bunlar. Ve Allah kalplerine mühür basmıştır, artık bilemezler.

94. Dönüp yanlarına geldiğinizde sizden özür dilerler. De ki: “Özür dilemeyin. Size asla inanmayacağız. Allah bize sizin hallerinizden birçoğunu haber vermiştir. Yapıp ettiğinizi Allah da resulü de görecektir. Sonra görünmeyen ve görünen alemleri bilenin huzuruna çıkarılacaksınız da O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.”

95. Yanlarına döndüğünüzde, kendilerini paylamaktan vazgeçesiniz diye Allah’a yemin edecekler. Vazgeçin onlardan, çünkü hepsi pisliktir. Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer cehennemdir.

96. Kendilerinden hoşnut olasınız diye karşınızda yemin ediyorlar. Siz onlardan razı olsanız da Allah yoldan sapmış bir topluluktan razı olmaz.

97. Çöl Arapları; küfür, parçalanma / ikiyüzlülük yönünden daha şiddetli; Allah’ın, resulüne indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah Alim’dir, Hakim’dir.

98. Çöl Araplarından öyleleri vardır ki, infak ettiğini bir angarya / bir ceza ödeme sayar ve sizin başınıza belaların gelmesini bekler dururlar. En kötü bela onların başına olsun! Allah çok iyi işitir, çok iyi bilir.

99. Çöl Araplarından bazıları da Allah’a ve ahiret gününe inanır, harcadığını Allah yanında yakınlıklara ve resulün dualarına vesile edinir. Dikkat edin! O harcadıkları gerçekten kendileri için bir yakınlık vesilesidir. Allah onları rahmetinin içine sokacaktır. Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.

100. Muhacirlerden ve Ensar’dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya, Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O’ndan razıdırlar. Onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır. Büyük kurtuluş işte budur!

101. Çevrenizdeki Bedevi Araplardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler.

102. Diğer bazıları da günahlarını itiraf ettiler. Bunlar, iyi bir işle kötü olan diğer bir işi birbirine karıştırdılar. Belki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

103. Bunların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini iyice temizleyip aklayasın. Onlar için dua et, çünkü senin duan onlar için bir sükunettir. Allah Semi’dir, Alim’dir.

104. Bilmediler mi ki, Allah’tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o sadakaları alan. Ve Allah’tır, O Tevvab, O Rahim…

105. De ki: “İş yapıp değer üretin; yapıp ürettiğinizi Allah da resulü de müminler de görecektir. Ve siz görülmeyen alemi de görülen alemi de bilenin huzuruna döndürüleceksiniz, O size yapıp ettiklerinizi birbir haber verecektir.”

106. Bir kısmı da umutları Allah’ın emrine bağlı, beklemektedir. Allah onlara ya azap edecektir ya tövbe nasip edecektir. Allah, Alim’dir, Hakim’dir.

107. Bir de şunlar var: Tutup bir mescit yapmışlardır: Zarar vermek için, nankörlük için, insanları fırkalara bölmek için, daha önceden Allah ve resulüyle savaşmış kişiye gözetleme yeri kurmak için. “İyilik ve güzellikten başka birşey istemiş değiliz” diye gerile gerile yemin de edecekler. Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar.

108. Böyle bir mescitte sakın namaza durma. Daha ilk gününde takva üzerine kurulan bir mescit, içinde namaz kılman için çok daha uygundur. Temizlenmek arzusu taşıyan erler vardır o mescitte. Allah temizlenenleri sever.

109. Peki, binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kuran mı hayırlıdır yoksa binasını sel artıklarının ucundaki yarın kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı? Allah, zalimler topluluğuna kılavuzluk etmez.

110. Kurdukları bina, kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerinde bir kuşku olmaya devam edecektir. Allah Alim’dir, Hakim’dir.

111. Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah’ın; Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattir bu. Ahdine, Allah’tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi.

112. Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat ederken oruç tutanlar, rüku edenler, secdeye kapananlar, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar, Allah’ın sınırlarını koruyanlar… Müjdele o müminleri!

113. Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları açıkça belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek ne peygambere yakışır ne de iman edenlere.

114. İbrahim’in babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun Allah düşmanı olduğu kendisi için açıklık kazanınca, ondan uzaklaştı. Şu bir gerçek ki, İbrahim başkaları için gamlanıp ah eden ince yürekli yumuşak bir insandı / tam bir evvahtı.

115. Allah bir topluluğa kılavuzluk ettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine ayan-beyan bildirinceye kadar, onların sapıklığına hükmetmez. Allah herşeyi hakkıyla bilendir.

116. Göklerin ve yerin de mülk ve yönetimi Allah’ındır. Diriltir de öldürür de. Sizin için Allah dışında ne bir dost vardır ne de bir yardımcı.

117. Andolsun ki Allah, içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar’a tövbe nasip etmiş, sonra da onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Rauf ve Rahim’dir.

118. Geride bıraklılan üç kişinin de tövbesini kabul etmiştir. Bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmiş, öz benlikleri kendilerini sıkıştırmıştı; Allah’ın öfkesinden kurtulmak için yine Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını fark etmişlerdi. Sonra onlara tövbe nasip etti ki, eski hallerine dönsünler. Hiç kuşkusuz Allah, tövbeleri çok çok kabul eden, rahmeti sınırsız olandır.

119. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve özü-sözü bir kişilerle beraber olun.

120. Medine halkına ve çevrelerindeki Bedevi Araplara, Allah resulünden geri kalmaları ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kafirleri öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları, kendileri için “iyi bir amel” olarak mutlaka yazılacaktır. Allah, güzel davrananların ödülünü yitirmez.

121. Küçük-büyük bir infakta bulunmaları, bir vadiyi geçmeleri, kendileri lehine mutlaka yazılır ki, Allah onlara yapıp ettiklerinden daha güzeliyle karşılık versin.

122. İnananların hepsinin birden savaşa çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir grubun, dinde derin bilgiler edinmek ve sefere çıkan topluluk geri döndüğünde korunmaları ümidiyle onları uyarmak için arkada kalmaları gerekmez mi?

123. Ey iman sahipleri! Küfre sapanların yakınınızda bulunanlarıyla savaşın. Sizde bir sertlik bulsunlar. Şunu bilin ki Allah korunanlarla beraberdir.

124. Ne zaman bir sure indirilse içlerinden biri, “bu hanginizin imanını artırdı” diye konuşur. İmanı olanların imanını artırmıştır. İşte sevinip duruyorlar!

125. Kalplerinde maraz olana gelince, inen sure onların pisliğine pislik ekler. Kafir olarak geberip gitti onlar.

126. Görmüyorlar mı ki, her yıl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hala ne tövbeye yelteniyorlar ne de öğüt alıyorlar.

127. Bir sure indirildi mi “sizi birisi görüyor mu” diye birbirlerine bakar, sonra da sıvışıp giderler. Allah, kalplerini yamultmuştur. Çünkü gereğince anlamayan bir topluluktur bunlar.

128. Andolsun, içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli daha merhametlidir.

129. Eğer çekip giderlerse de ki: “Allah bana yeter. İlah yok O’ndan başka. Yalnız O’na dayandım ben; büyük arşın sahibi O’dur.”

 

 

 

 

 

NASR SURESİ

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… 1. Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde, 2. Ve insanları kitleler halinde Allah’ın dinine girerken gördüğünde, 3. Tespih et Rabbini O’na hamd ile. Ve O’ndan af dile. Çünkü O, Tevvab’dır, günahları affeder sınırsız bir şekilde.

 

 

 
  Bugün 16 ziyaretçi (23 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol